Türkiye’de yapay zekâ tarafından üretilen çıktıların hukuki durumunu incelerken, konuyu iki farklı açıdan ele almak gerekecektir: Üretimi yapan yapay zekanın lisansı ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”).

Yapay zeka (“AI”) kullanımı hukuk açısından yeni bir alan olup, henüz hukukumuzda bu konuda yerleşik kurallar veya oturmuş bir uygulama bulunmamaktadır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK), insanlar tarafından yaratılan eserleri korumak üzere tasarlandığından, yapay zeka tarafından üretilen çıktıların mevcut yasal çerçeve içinde nasıl değerlendirileceği ve korunacağı belirsizliğini korumaktadır.

Bu bağlamda, AI modellerinin lisansları, AI tarafından üretilen çıktıların sahipliğinin belirlenmesinde önemli bir rol oynayacaktır. AI modellerinin lisansları, modelleri yayınlayan firmaların modelleri kullananlara ilgili modelleri hangi koşullar altında sunduğunu belirleyen kurallardır. Bu lisanslar, modelin kendisinin nasıl kullanılabileceğini, değiştirilip dağıtılabileceğini ve en önemlisi, model kullanılarak üretilen çıktıların kime ait olacağını ve nasıl kullanılabileceğini belirler. Dolayısıyla, AI tarafından üretilen bir çıktının sahipliğini değerlendirebilmek için, sadece Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında irdelenmesi yeterli olmayacak, o çıktıyı üretmek için kullanılan AI modelinin lisans koşullarını da incelemek gerekecektir.

Farklı AI modelleri, açık kaynak lisansları altında ya da kendilerine özgü lisanslar ile kullanıcılara sunulmaktadır. Açık kaynak lisanslar, genellikle modelin serbestçe kullanılmasına, değiştirilmesine ve dağıtılmasına izin verirken, diğer lisanslar kendilerine özgü farklı koşullar sunmaktadır ve her durum için özel olarak incelenmelilerdir. Özellikle ticari kullanım açısından sunulan lisansların incelenmesi son derece önemlidir.

Bu yazının amacı, Türkiye’de AI tarafından üretilen içeriklerin fikri mülkiyet hukuku açısından durumunu incelemektir. Özellikle, AI modellerinin lisansları ve FSEK kapsamında eser sahipliği, özgünlük ve eser türleri gibi temel kavramların AI kaynaklı içerikler açısından nasıl yorumlanması gerektiği değerlendirilmesi gereken bir husustur. Ayrıca, uluslararası alandaki yol gösterici olaylara da değinilecektir.

 

  1. Türkiye’de Fikri Mülkiyet Hukuku Açısından Eser Tanımı

Türkiye’de fikri mülkiyet hukuku, eser sahiplerinin haklarını koruyarak yaratıcılığı ve yeniliği teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu alandaki temel düzenleme, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’dur. FSEK, ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri ve sinema eserleri olmak üzere dört ana kategorideki eserleri koruma altına almaktadır.

FSEK’e göre, bir eserin korunabilmesi için “sahibinin hususiyetini taşıması” yani özgün olması gerekmektedir. Ayrıca, eserin “eser sahibinin” yani eseri meydana getiren kişinin veya kişilerin yaratıcı faaliyetinin bir sonucu olması aranmaktadır. Eser sahibi, eser üzerinde mali ve manevi haklara sahiptir.

 

  1. Türkiye’de AI Tarafından Üretilen Çıktıların Fikri Mülkiyet Hukuku Açısından Durumu

AI tarafından üretilen çıktıların Türkiye’de fikri mülkiyet hukuku kapsamında nasıl değerlendirileceği ya da korunacağı henüz tam olarak netleşmemiş bir konudur. Korunacak olan öğelerin kime ait olduğu dahi tartışma konusudur ve herhangi bir hukuki çözüm şu anda mevcut değildir. Mevcut yasal düzenlemeler insan yaratıcılığını ve özgünlüğünü merkeze aldığından, AI çıktılarının bu çerçeveye nasıl oturtulacağı konusunda belirsizlikler ve tartışmalar bulunmaktadır.

Lisanslar hakkındaki sorunlara ve uluslararası örneklere değinmeden önce Türkiye’deki mevcut hukuku durumun belirlenmesi faydalı olacaktır.

a. Eser Sahipliği Sorunu

FSEK’e göre eser sahibi, eseri meydana getiren kişidir. Her ne kadar 2004 yılında FSEK kapsamındaki eser tanımından ‘gerçek kişi’ tabiri çıkartılmış olsa da ‘kişi’ hala tanıma dahildir. Bu da bir çıktının eser olabilmesi için üretenin bir kişi olması gerektiği belirtmektedir. Bu tanım AI üretimi çıktılar için çözülmesi gereken ilk sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Eğer AI üretimleri bir eser olamazlarsa, fikri mülkiyet hukukunun konusu olamayacakları gibi haklarındaki lisansların da geçerliliği şüpheye düşecektir. Bu durumda, AI tarafından üretilen bir eserin sahibi kim olacaktır?

Bu konuda farklı görüşler öne çıkmaktadır:

  • AI’ı Geliştiren Kişi: Bu görüşe göre, AI’ı geliştiren tüzel ya da gerçek kişi AI’ın ürettiği çıktıların de sahibi olmalıdır. Bu fikrin dayanağı AI’ın geliştiricisinin yaratımı olduğu ve çıktılarının ortaya çıkmasındaki asıl katkının bu olduğudur. Fakat burada da teknik açıdan sorunlar mevcuttur: AI geliştirirken kullanılan veri setlerinin temel olarak geliştiriciye ait olmaması gibi. Bu görüşün kabul edilmesi durumunda AI kullanıcıları için lisans metinleri mülkiyetinin belirlenmesinde önemli rol oynayacaktır.
  • AI’ı Kullanan Kişi: Bu görüşe göre, AI’ı kullanarak çıktı üreten kişi çıktının sahibi olmalıdır. Bunun dayanağı olarak ise AI’ın sadece bir araç olarak kullanıldığı ve çıktının son halini almasında kullanıcının yönlendirmelerinin (prompt) ve seçimlerinin (sampling) belirleyici olmasıdır. Buradaki sorun ise üretim maliyetleri çok yüksek olan yapay zekaların üreticisinden kopartılmasıdır.
  • Eserin Sahipsiz Olması (Kamu Malı): Daha farklı bir görüşe göre ise AI tarafından üretilen çıktılar herhangi bir kişiye ait olamaz ve doğrudan kamu malı olarak kabul edilmelidir. Bunun gerekçesi olarak yapay zekaların genel olarak tek bir kişiye ait olmayan karmaşık veri setlerinden üretilmesi ve ne modelin üreticisinin ne de kullanıcısının modelin çıktısı üzerinden yeterli derecede katkısı olmadığı, sadece yönlendirmede bulunduğudur.
  • Yapay Zekanın Kendisi: Son bir görüş olarak yapay zekanın kendisinin çıktıların sahibi olması gerektiğini savunanlar da vardır, ama günümüzde bu açıkça tartışma dışı bir görüştür.

Türkiye’de bu konuda herhangi bir mevzuat hükmü ya da içtihat bulunmamaktadır. Fakat AI çıktılarının fikri mülkiyet hukukunun konusu dahi olmasını engelleyebileceğinden ilk çözülmesi gereken sorunun bu olduğu söylenebilir. Mevcutta kabul edilmeye en yakın görüşün AI çıktılarının temel olarak AI’ı geliştiren kişiye ait olması ve devam eden mülkiyetin lisans metinleri ile belirlenmesi olduğu söylenebilir. Sürekli gelişen yapay zeka modelleri ve genel uygulama bunu desteklemekte, özellikle yapay zeka kullanan firmalar gelecekte ortaya çıkabilecek olası yasal sorunları önlemek için modellerinin lisans koşullarına büyük özen göstermektedir. Uygulamanın mevzuatın önünden ilerleyerek gelecekteki yasal düzenlemeleri de bu yönde etkilemesi olasıdır.

b. Özgünlük Sorunu

FSEK’e göre bir eserin “sahibinin hususiyetini taşıması” yani özgün olması gerekmektedir. Özgünlük, eserin yaratıcılığın bir yansıması olmasını ifade eder diyebiliriz. AI üretimi çıktılar açısından özgünlük kriterinin nasıl uygulanacağı tartışmalıdır.

AI modelleri, genellikle büyük veri setleri üzerinde eğitilerek yeni çıktılar çıkartmaktadırlar. Bu durumda, AI’ın ürettiği çıktıların tamamen orijinal olup olmadığı, yoksa mevcut eserlerin bir türevi veya kopyası mı olduğu sorusu gündeme gelmektedir. Eğer AI, veri setindeki mevcut eserleri önemli ölçüde değiştirerek ve kendi özgünlüğünü ekleyerek yeni bir çıktı üretiyorsa, bunun özgün olduğu kabul edilebilir. Ancak, mevcut eserleri yalnızca kopyalaması veya çok küçük değişiklikler yapılması durumunda, özgünlük kriteri karşılanmayacaktır.

Özgünlük değerlendirmesi yapılırken, AI’ın içeriğin yaratılmasındaki rolü ve katkısı dikkate alınmalıdır. Eğer AI’ın sadece kullanıcının talimatlarını yerine getiren bir araç olduğu kabul edilirse, özgünlüğün kullanıcıya ait olduğu kabul edilmelidir. Eğer AI’ın kendi özelliklerinin ve yaratıcılığının ön planda olduğu kabul edilirse, özgünlüğün AI’ı geliştiren kişiye ya da AI’ın kendisine ait olduğu kabul edilmelidir. Özgün bir eser söz konusu olduğunda, insan yaratıcılığının geçmiş deneyimlere dayandığı göz önüne alınırsa, bu sorunun veri setlerinin içeriğinden ziyade eser sahipliği bağlamında çözümlenmesi ve özgünlüğün eser sahipliğine bağlanması gerekmektedir.

Bu sorun, özgünlüğün varlığı açısından ele alınacaktır. Diğer bir deyişle, çıktının yalnızca basit bir kopya mı yoksa veri setindeki orijinal metinden çok az değiştirilmiş bir versiyon mu olduğu incelenmelidir.

 

  1. AI Modellerinin Lisansları ve Lisansların Fikri Mülkiyet Haklarına Etkisi

AI modellerin geliştirilmesi büyük miktarda veri ve hesaplama gerektiren yoğun ve yüksek masraflı bir süreçtir. Bu bağlamda AI modellerinin geliştiricileri modellerini kullanıcılara sunarken modellerinin kullanımını kontrol etmek amacıyla çeşitli lisanslama yöntemlerine başvururlar. Belirttiğimiz gibi uygulamadaki temel yönelim de şu anda AI modellerinin çıktılarının temel olarak AI’ın geliştiricisine ait olması ve mülkiyetin lisanslama ile belirlenmesi yönündedir. Bu bölüm altındaki incelemeleri de eser sahipliğinin bu yönde çözümlendiği varsayımı ile (ki mevcut durumda da uygulama bu yöndedir) yapacağız.

a. Lisans Türleri ve AI Tarafından Üretilen İçeriklere Etkileri

AI modelleri, genel olarak üç ana lisans türü altında kullanıcılara sunulmaktadır:

Açık Kaynak Lisanslar:

Açık kaynak lisanslar, yazılım dünyasında yaygın olarak kullanılan ve yazılımın serbestçe kullanılmasına, değiştirilmesine ve dağıtılmasına izin veren lisanslardır. Bu lisanslar, AI modelleri için de kullanılmaktadır. Açık kaynak lisanslı bir AI modeli, genellikle herkes tarafından serbestçe kullanılabilir, değiştirilebilir ve dağıtılabilir. Ancak, açık kaynak lisansların da kendi içinde farklı türleri ve koşulları bulunmaktadır.

  • Copyleft Lisanslar: Bu tür lisanslar, AI kullanılarak üretilen içeriklerin de aynı lisans altında dağıtılmasını zorunlu kılar. Yani, bir AI modeli bir copyleft lisansı altında dağıtılıyorsa, bu model kullanılarak üretilen bir resim, metin veya müzik parçası da aynı copyleft lisansı altında açık kaynak olarak paylaşılmak zorundadır. Bu durum, AI tarafından üretilen içeriklerin ticari kullanımını kısıtlayabilir.
  • Ticari Kullanıma İzin Veren Lisanslar: Bu tür lisanslar, AI modelinin ve AI modeli kullanılarak üretilen çıktıların ticari amaçlarla kullanılmasına izin vermektedir. Bu tür lisanslar AI tarafından üretilen çıktıların geniş şekilde kullanımına izin verecektir.
  • Ticari Kullanıma İzin Vermeyen Lisanslar: Bu tür lisanslar ticari kullanıma izin veren lisanslardan farklı olarak AI tarafından üretilen çıktıların ya da AI modellerinin kendilerinin ticari olarak kullanılmasını engellemektedir. Genelde araştırma amaçlı AI modellerinde bu tarz lisanslar kullanılmaktadır.

 

Açık Kaynak Olmayan Lisanslar:

Bu hususta açık kaynak lisanslarda olduğu gibi genel ayrımlar yapmak mümkün olmayacaktır. Her geliştirici kendine özgü lisanslar kullanmaktadır. Eğer AI modeli bilinen bir açık kaynak lisansı ile yayınlanmadıysa lisansın detaylı olarak incelenmesi ve model özelinde hukuki bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Örnek vermek gerekirse; LG’nin (“LG Management Development Institute Co., Ltd.”) EXAONE modelinin lisansı açık bir şekilde EXAONE modeli ile üretilen tüm içeriklerin de her koşul altında LG’ye ait olacağını söylemektedir. Meta’nın (“Meta Inc.”) yayınladığı Llama modelleri ise farklı özgün lisanslarla korumaktadır ve Llama modelinin versiyonuna göre çıktılar kullanıcıya ait olsa dahi ticari kullanım için farklı koşullar mevcut olabilir.

Kısaca, her lisansın ayrıca incelenmesi ve mevcut duruma göre hukuki bir araştırma ile karar verilmesi gereklidir.

 

b. API Kullanımının Lisanslamaya ve Fikri Mülkiyet Haklarına Etkileri

AI modellerine erişim ve kullanım yöntemleri, genel olarak iki ana kategoriye ayrılabilir:

  1. API (Application Programming Interface) Aracılığıyla Erişim: Bu yöntemde, kullanıcılar AI modelini kendileri çalıştırmak yerine, modelin geliştiricisi veya sağlayıcısı tarafından sunulan bir API aracılığıyla modele uzaktan erişir ve kullanırlar.
  2. Doğrudan Modeli Çalıştırma: Bu yöntemde ise kullanıcılar AI modelini doğrudan kendi sistemlerinde çalıştırırlar. Bu yöntem genellikle açık kaynak lisanslı modellerde veya modelin indirilebilir bir sürümünün sunulduğu durumlarda mümkündür.

API kullanımının AI tarafından üretilen çıktıların fikri mülkiyet hakları ve lisansları üzerinde önemli etkileri vardır. Bir AI modeline üçüncü taraf bir hizmet (örneğin geliştirici harici bir API sağlayıcısı) aracılığıyla erişiyorsanız, çıktının mülkiyeti ilgili sağlayıcının hizmet koşullarına da tabi olacaktır. Bu durumda hizmet koşulları hizmet sağlayıcıdan hizmet sağlayıcıya değişebilir, bu nedenle hizmet koşullarının da lisanslarla ve yürürlükteki mevzuatla birlikle incelenmesi gerekecektir. Bazı sağlayıcılar çıktının mülkiyetini kendilerinde tutarken, diğerleri mülkiyeti kullanıcıya verebilir.

 

  1. Yargı Kararları ve Uygulamadaki Örnekler

Türkiye’de AI tarafından üretilen çıktıların fikri mülkiyet haklarına ilişkin henüz bir içtihat bulunmamaktadır. Ancak, fikri mülkiyet hukukunun evrenselliği göz önüne alınırsa yurtdışındaki mevcut yargı kararları AI çıktıları ve gelecekte karşılaşabileceğimiz durumlar konusunda yol gösterici olabilir.

  • DABUS Davası

DABUS (Device for the Autonomous Bootstrapping of Unified Sentience), Stephen Thaler tarafından geliştirilen bir yapay zekâ sistemidir. DABUS, insan müdahalesi olmadan iki bağımsız buluş ortaya koymuş ve patent başvurusunda bu buluşların mucidi olarak gösterilmiştir.

Ancak ABD ve Birleşik Krallık’da yapılan patent başvuruları, “Mucid yalnızca bir insan olabilir” gerekçesiyle reddedilmiştir. Güney Afrika Cumhuriyeti ise bir yapay zekâ sistemini resmi olarak mucit kabul eden ilk ülke olmuştur.

  • Naruto Selfie Davası

2011 yılında, Endonezya’da bir makak maymunu (“Naruto”) bir fotoğrafçının kamerasıyla kendi selfie fotoğrafını çekmiştir. Bu fotoğraf tartışmaya yol açmıştır. Hayvan hakları örgütü PETA, maymunun bir birey olarak kabul edilmesi ve bu nedenle telif hakkının da Naruto’ya ait olması gerektiğini iddia etmiştir. Ancak Amerikalı mahkemeler, telif hakkının yalnızca insanlar tarafından talep edilebileceğine hükmetmiştir.

 

  1. Olası Çözüm Önerileri ve Geleceğe Bakış

a. Mevcut Yasal Düzenlemelerin Güncellenmesi

En önemli adım mevcut yasal düzenlemelerin AI modellerinin çıktılarını de kapsayacak şekilde güncellenmesidir. FSEK’te yapılacak değişikliklerle eserlerin tanımı ve eser sahipliği gibi konular netleştirilmeli.

Bir diğer seçenek ise, AI modellerinin çıktılarını mevcut eser türlerine dahil etmek yerine, bunlar için özel bir koruma sistemi oluşturmaktır. Bu sistem, AI modellerinin çıktılarının kendine özgü niteliklerini dikkate alarak, eser sahipliği, korunma süresi ve kapsamı gibi konularda özel kurallar içerebilir.

b. Sözleşmesel Çözümler

Yasal düzenlemelerdeki belirsizlikler devam ettiği sürece, sözleşmesel çözümler, özellikle lisanslar, önem kazanmaktadır. Yargı kararları ile birlikte düzenlenen sözleşmeler ve lisanslar şekillendirilebilir ve yargı kararları ışığında kabul edilen kurallar türetilebilir.

c. Teknolojinin ve Hukukun Birlikte Evrilmesi

Yapay zekâ teknolojisi hızla gelişmeye devam ederken, hukukun da bu gelişmelere ayak uydurması zorunludur. Gelecekte, yapay zekanın yaratıcı süreçteki rolü daha da artacaktır. Bu durumda, fikri mülkiyet hukukunun da bu yeni gerçekliğe uyum sağlaması ve insan-yapay zekâ iş birliğinin ürünü olan eserleri de koruyacak şekilde evrilmesi gerekmektedir.

 

Bu dokümanda yer alan tüm içerik, tasarım ve materyallerin telif hakkı R&S Hukuk ve Danışmanlık’a aittir. Yazılı izin olmaksızın kısmen veya tamamen çoğaltılamaz, dağıtılamaz veya değiştirilemez.